KARA KOYUN

Tüm duygularım havada, kafamda dönüp duran deli sorular ve cevaplar zincirinin içinden nasıl çıkacağımı düşünüyorum. Sevginin köklerinden gelen koşullu şartlı,meli-malılı sevgi kültürünü, evlat olmaya yüklenen anlamın yanında ebeyein sorumluluğu almaktan kaçmanın nasıl bir hal olduğunu sorguluyorum. Sevgi yukarıdan aşağıya doğru koşulsuz ve beklentisiz olarak akar. Sevgi akışını yerini beklenti almış ve evlatlar ebeveyin olmuşsa bu akışın yönü bozulmuş demektir. Ebeveyin rolü her zaman ana-babaya ait olmalıdır. Ebeveyinler rollerinde sağlam ve doğalsa o evde büyüyen çocuklar sağlıklı olurlar.

Yetiştiğimiz evlerin iç iklimi ileride nasıl biri olacağımızı, nasıl ilişkiler yaşayacağımızı belirler. Çocukluktan yetişkinliğe geçtiğimizde (bu coğrfayada yetişkin ergenler olarak yaşadığımız hatırlanmalı) kendimizle ilglili yüzleşmeler yaşayıp, doğru bildiğimiz yanlışları fark ettiğmizde yetiştiğimiz iklimin sevgi ve şefakat iklimi olmadığı gerçeğiyle dan diye yüzleşiriz.  Tüm ilişkilerimiz, en önemlisi kendimizle olan ilişkimiz o iklimden üzerime miras olarak yapışanların baş yapıtıdır. Bu başyapıt çok sağlam ataerkil inançlarla yoğrulmuştur.Ve Biz kabileye ihanet edip suçlu hissetmekten inanılmaz korktuğumuz için lüzumsuz bir sadakat duygusuyla sanki hiç seçim hakkımız yokmuş gibi yaşarız. Seçim yapmanın sorumluluğundan kolayımıza geldiği için kaçarız. Eylemlerimizin ve duygularımızın sorumluluğunu alamadığımız içinde hiçbir zaman yetişkin olamayız. Yetişkin gibi kendimizi ifade edemeyiz. Ve bu kısır döngü nesiller boyu aktarılır. Ta ki biri çıkıp: 'tak etti canıma' diyene kadar döngü devam eder. Canıma tak etti diyen, düzeni bozmak isteyen kişi ailenin ' kara koyunu ' ilan edilir. Çünkü kabile sadakat ister, bağlılığın ötesinde bağımlılığa dönüşmüştür kabile içi ilişkilerin ahenkle devam etmesini ister. Herkes kıvırcık koyun olmalıdır, sürü psikolojisi devam ettirilmelidir.

Kara koyun, kabilenin iç iklimini bozar.Elmayı içerden kemiren kurtçuk gibidir.Kabilenin tek  ilgilendiği senin sadakatindir,körü körüne olsa bile .Kabile, otomatik sürüşte giden hayatın değişmesi istemez. Otomatik sürüşde ezbere yaşadığımız hayatlar büyümemizi engeller. Ne zaman kabile iradesinden özgürleşmye başlayıp konfor alanlarımızdan çıkıp kendi gerçeğimize yolculuk yapmaya niyet ederiz o an büyüme alanına geçiş yaparız.

Kaçımız ailenin kara koyunuz acaba? İtiraf edebilir misiniz kendinize içinden geldiniz iklimin dönüşmesi gerektiğini? Aktarım yapmadan yaşamayı öğenmek için kabilenin yaşamanın bir satır üzerine çıkmayı başarabilir miyiz?

Bunu şimdilik buraya bu gecelik bırakıyorum sendeki karşılığına bak diye...