ANNELİK

Sevgili Günlüğüm,

Uzun zaman geçtikten sonra yine yeniden beraberiz. Bilgisayarımı seyahate giderken yanıma almıştım sessizlik  o kadar iyi geldi; iki satır yazıp içimi dökemedim.  Dağlara, taşlara belkide en çok denize döktüğüm için gönlümdekileri yazmak istemedim. Neler oldu bu yolculukta gel istersen birlikte bakalım:

Sekiz Şubat Salı günü İstanbul'dan Bursa'ya hareket etmek üzere yola çıktım. Fırtınalı, bol yağmurlu bir akşamüstünde Bursa'ya giriş yaptım. Canım, 25yıllık dostum evini açıp beni kucakladı. Pinot adlı tatloş bir mekanda şarap şişesinde balık olduktan sonra sabah 6'ya kadar laf lafı açan derin bir muhabeti sürdürdük." Çarşambanın gelişi salıdan belli olurmuş "derler büyükler, çarşamba da Ege kıyılarına doğru yelken açtım. İki gün önce yağan karın eşliğinde Balıkesir'i aşıp Ayvalığa vardığımda hava pırıl pırıl ve tertemizde. Kışın bizim oralarda gürültü olmaz, sessizdir.Tabiatın tüm seslerinin içinde kendi nefesimin sesini daha net duyarım. Kişisel yolculuğumda bu insansız hava sahasına son yıllarda daha çok ihtiyaç duyar oldum.  Dinlenmek, dinlemek, daha derin seviyede toprakla bağlatı kurabilmek için şehir hayatına ara verme ihtiyacım arttı. Biliyorsun; boyum kadar bir oğlum var; evladımı İstanbul'da kendi halinde bırakıp bir yerlere kafa dinlemeye gittiğimde yurdumun insanın sorduğu harike bir soru var bana : "oğluna kim bakıyor?" sorusu. Çocuk Esirgeme Kurumuna bıraktım, onlar bakıyor, diyesim geliyor. Kim bakıyor ? Kendi kendine bakıyor. Öz bakım becerileri, Demir'de çok erken gelişti; gelişmesi için teşfik ettim. Kırk yaşına gelip yumurta kıramayan adamlardan olmasın diye! Evlat çok kıymetli ancak tapulu malım değil. Birey olması, tek başınalık becelerini geliştirmesi, nazik ve kibar olması, farklı olasılıklara hazır olabilmesi, kalbini açıp kendini ifade edecek becerilere sahip olması için rehberlik etmek, desteklemek tabi ki benim için önemli. Ancak evlatlarımıza(kız,erkek ) fark etmeksizin kırılacak biblo muamelesi yapmak, bir bardak suyu alamayacak şekilde yetiştirmek benim net işim değil. Toplum normlarına uygun" anne" olmak fikri içimi gıdıklıyor:) Neden herkes gibi olmak zorundayım ki ?Elalemin kurallarına göre çocuk yetiştirmek demek; 'kırk yaşına gelmiş ergenliği bitirememiş birey' demek, benim için.

Kendi "cam tavanımdan" çok geç çıktığım için hiçbir evladın geç kalmasını, duygusal ve zihinsel olarak zayıf olmasını istemem. Demir'e de bu yolda örnek olmaya çalışırım. Elimden gelenin en iyisini yaparken kendi hayatınıda dengelemeyi başarmış bir anne olarak gönül rahatlığıyla "çocuklarınızı rahat bırakın, büyümelerine, seçim yapmalarına, sorumluluk almalarına izin verin" diyebilirim. Mükemmel anne- baba olmak yerine "doğal ebeveyin" olmayı öğrenmek gerekiyor. Maskeleri çıkarma, çocuklarımıza örnek olma, içinde iyilik olan bireyler yetiştirme zamanı.Son olarak kendi dengelerinizi kimseye açıklamak zorunda değilsiniz. 

Sevgimle

Nesliji